Duymayan olabilir mi? Barack Husein Obama II, 12. İmam olmasa da, 44. Amerika Birleşik Devletleri başkanı seçildi. Amerikan medyasına göre büyük fark atarak; ki bence bu yanıltıcı bir ifade. Rakibi John McCain’e karşı topladığı yaklaşık 59 milyon oy ile aşağı yukarı 6 milyon bir fark attı bu da demek oluyor ki Amerika’da yaşayan, ya da yaşamayıp oy hakkına sahip, 53 milyon kişi o ya da bu şekilde savaşın, dünyanın kaynaklarının ve de fakir halklarının sömürüsünün değişmesi gerektiğini düşünmüyor (bunların arasında daha önce bir blog-yazımda bahsettiğim gibi Obama ve yardımcısı Joe Biden Ermeni Soykırımı’na yakın durduğu için Cumhuriyetçiler safında yer alan Türk asıllı Amerikalılar da var).
Belki önümüzde gerçekten temelden, radikal bir değişim gerçekleşecek – bunu kestirmek mümkün değil, ki bu zaten zor bir ihtimal. Reel politiğin Obama’yı asla düşün(e)meyeceği şeyleri nasıl yapmaya zorlayacağını izleyeceğiz belki de. Fakat bu bir adım, çok da değerli bir adım. Hiç olmazsa bir ihtimal Amerika’nın iç dinamiklerini değiştireceği, yıllar sonunda diğer halklara da direkt bir olacağı için. Obama’nın mücadelesi muhtemelen asla o klişe, ve de çok çok çok gerçek, anlatımla günde, haftada, ayda bir kaç dolara yaşam mücadelesi verilen, suçu ABD dışında doğmak olan milyarlarca insana ulaşamayacak, peki ya mesajı?
Asıl ve gerçek mesaj bence Amerikan medyasının bağıra bağıra söylediği gibi bir Afro-Amerikalının demokrasinin beşiğinde beyazların hegemonyasına son vermesi değil, değişkenleriyle oynayınca heryerde geçerli olan ve herkes tarafından da anlaşılabilecek bir mesaj. O da Obama’nın çok kültürlülüğüne yapılan bir mesaj. Obama’yı Afro-Amerikan stereotipine hapsetmek bence büyük bir ahmaklık, çünkü, bilmeyen kaldıysa, Obama o artık kendi geleneğini ve kültürünü, üniversitelerde bölümlerini kurmuş, edebiyatıyla Nobel almış, Siyah Panterler ve Martin Luther King gibi siyasi oluşumlar/liderler çıkarmış yapıya tam da oturmuyor; nedeni ise alışıldık bir Afro-Amerikan ailenin çocuğu olmaması. Obama, Kenyalı siyahi bir baba ve Kansaslı beyaz bir bir annenin Hawaii’de okurken tanışıp evlenmelerinin sonucunda doğuyor. Ancak bir kaç yıl süren evliliğin sonunda baba Kenya’ya geri dönüyor, anne ve baba da, babanın durumu anladığım kadarıyla biraz daha karışık, ikinci kez evleniyorlar. Obama babasını sadece bir kez daha, o da 10 yaşındayken, görüyor sonra babasını bir otomobil kazasında kaybediyor. İlginç iki nokta var bu hikayede, annesinin ikinci evliliği Obama’yı Endonezya’ya götürüyor çocuk yaşlarda; öbürü ise Obama’nın üvey annesini birden fazla defa Kenya’da ziyaret etmiş olması. Bu karmaşık tabloyu yukarıda dediğim gibi Barack Obama’nın Afro-Amerikan basmakalıplarına sıkıştırmanın saçma olduğunu desteklemek için yazdım; elbette Obama arkasına bir siyahî rüzgar almıştır: hem kendisi oradan beslenmekte hem de oranın oylarıyla/desteğiyle büyümüştür. Fakat Obama 20. yüzyılın, aidiyet meselelerini, farklılığını etkin bir biçimde yaşamış biri. Sarah Palin’in altı yıl önce pasaport almış olması konusu Obama için en başından itibaren geçersiz, çok kimlikli bir çok farklı kökten beslenen biri var karşımızda.
Daha hatta ÇOK DAHA önemlisi, benim ve inanıyorum ki bu yazıyı okuyacak bir avuç sayıdaki için, Obama’nın farkı. Kimden? Mesela insanlığın baş düşmanı/tek umudu Terminatör Arnold Schwarzenegger’den. Schwarzenegger (ironik bir biçimde soyadı da black nigger gibi durmuyor mu Almanca, buna bir bakmak lazım) bir Cumhuriyetçi ve şu anda bulunduğu pozisyona (Kaliforniya valiliği) hem karısının yardımıyla, karısı ilginç bir biçimde Kennedy ailesinden, hem de tabii ki kendi şöhretine vs. borçlu. Peki ya Obama? Obama ise tam anlamıyla bizden biri daha doğrusu çoğumuzdan, en azından benden, iyi biri: Palin’in tam da suçladığı şekilde bir “community organizer”, bir sivil haklar savunucusu, üniversitede bir hoca vb. Obama, hadi o iğrenç tü-kaka kelimelerle söyleyeyeyim, entellektüel, aydın ve aktivist VE DE siyasetçi. Pis petrol şirketleriyle, fabrikalarla, medya kanallarıyla alakası olmayan alışık olmadığımız bir sorumluluk sahibi birey kendisi. Bu işte gerçekten uzun süre yankılanacak bir mesaj, Amerika’da azınlıklar başkan oluyordan ziyade Amerika’da hala temiz biri, vicdanlı biri başkan olabiliyor; yoksa Condolezza Rice ve Colin Powell oğul Bush yönetiminde başkan olmasalar bile yüksek pozisyonlara oturup bol bol saçmaladılar. Yanlış anlaşılmasın, evet azınlık mensubu biri olması elbette önemli, ama azınlık mensubu biri olup çıkar ağlarından birinde kendine yağlı bir köşe kapmış biri olsa bu kadar etkileyici olabilir miydi? Amerikan halkının hep seçtiği John Wayne tipi adamların son örneği olan bir savaş gazisi yerine bir düşünce adamını seçmesi bence güzel olan. Obama’ya bakıp siyah bir adam görmek isteyenler görebilir, ben yukarıda belirttiğim gibi sorumluluk sahibi, insancıl biri görüyorum.
Gerçekten de barış, umut ve değişimin mehdisi olup olmayacağını ise ancak zaman gösterecek.
not: bu fazla iyimser yazıyı ileriki günlerde telafi edeceğim.
not2: Obama’yı bu yaz Berlin’de gördüm, pışık!
dinimiz amin.
hayırlı olsun.
bu kadar iyimser bakabilmeyi istesem ve yazıyı okuduktan hemen sonra anlık bir iyimserlikle dolsam da, “umut yalnızca işkenceyi uzatır” lafını hatırlamadan edemiyorum. Obama’nın amerika başbakanları silsilesine yeni bir yüz ve alternatif bir biyografi getirdiği kesin ancak ben o kadar ümitli değilim.
ayrıca entelektüeli iki adet l ile yazmanız dikkatimi cezbetmedi değil.
http://dejenerator.tumblr.com/post/58571428/o-an-ooz-haksever-yok-bu-hafta-yerine-ben
Bayağı bayağı çirkin buldum bu postu, dürüm üzerinden neden bu kadar iğrenç bir alaka konuluyor? Obama’yı, ya da herhangi başka birini, birşeyi, beğenmemek beğenmemek belli bir zümreye mi ait? Politikayı takip etmek için İstanbullu olmak gerek sanırım. Çirkin çirkin çirkin (üç kere söylersem yokolacağını umdum, olmadı)
ben yazıyı okumadım ya üşendiydim, fotoyu görün diye postladım. bi de bu geldi görkemden
http://www.theonion.com/content/video/obama_win_causes_obsessive
Onu izleyenler Southpark’ın About That Night bölümünü de izledi. Bölümde esasında Beyaz Saray’a yakın bir müzeden bir elmas çalmak için bu yarışa girmiş Obama ve McCain’in Obama’s Eleven tadında, müzikleri ve planlarıyla, macerası anlatılıyor. Ben Southpark sevmiyorum.
Onion’da bu sene okuduğum en komik şeylerden biri vardı, yalan haberin böyle zekicesi, Hillary Clinton için orada burada konuşma yapan Bill Clinton’ı manşet mi ne yapmışlar, şey dedirtmişler “Fuck it! I’m gonna run for myself!”. Baktım bulamadım. Yarıldıydım.
oda arkadaşım obamanın kim olduğunu seçildiği gün benden öğrendi