Category: Teori

Zizek’e tepkiler

Haftasonunda, Radikal gazetesi iki parçadan oluşan bir Slavoj Zizek söyleşisi yayınladı. Radikal Kitap’ta kitap eleştirilerinden tanıdığımız ve de en son Zizek’in Ahir Zamanlarda Yaşarken adlı kitabını inceleyen Kaya Genç, Slovenya’daki evinde Zizek’le görüşmüş.
Birinci bölüm:
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalHaberDetayV3&ArticleID=1064971&Date=04.10.2011&CategoryID=82
İkinci bölüm:
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalHaberDetayV3&ArticleID=1065048&Date=04.10.2011&CategoryID=81

Söyleşiye iki farklı tepki var, ilki şimdiden internette çok ses getiren, bir noktaya kadar katıldığım Nuray Mert’in:
http://gundem.milliyet.com.tr/zizek-in-yeni-oryantalizmi-/gundem/gundemyazardetay/04.10.2011/1446320/default.htm

Diğeri de, “biz size demiştik, gavur söylemeden inanmıyorsunuz” minvalindeki Yusuf Kaplan’ın tepkisi:
http://yenisafak.com.tr/yazarlar/?t=02.10.2011&y=YusufKaplan

Tabii bütün bu tartışmada Zizek’in Türkiye üzerine daha önceden ne dediğinin, özellikle de son iki kitabında, belirtilmemesi ilginç ama pek şaşırtıcı değil. Üşenmezsem bir ara ben eklerim.

“Kısa”

Kurzbeschreibung

In seiner letzten Schrift unternimmt Husserl den Versuch, auf dem Wege einer teleologisch-historisc

hen Besinnung auf die Ursprünge unserer kritischen wissenschaftlichen und philosophischen Situation die Notwendigkeit einer transzendentalphänomenologischen Umwendung der Philosophie zu begründen. Er geht von seinem Begriff der “Lebenswelt” aus und entwickelt eine auf diesen Zentralbegriff seiner Spätphilosophie gegründete eigenständige Einleitung in die transzendentale Phänomenologie.

Brief Description

In his last essay undertakes Husserl the attempt, by way of a teleological-historical reflection on the origins of our critical scientific and philosophical situation to explain the necessity of a transcendental-phenomenological reversal of philosophy. He takes his concept of “Lebenswelt” as a starting point and develops, based on this central concept his later philosophy, an  independent introduction to the transcendental phenenomenology.

Elimden geldiği kadarıyla mot-a-mot çevirmeye çalıştım, cümle yapısı açısından. Bu nedenle Türkçe’ye de çevirmiyorum. Bu derece sıkıştırma .zip dosyalarında olsa 1 gigabitlik dosyayı 1 bit olarak kaydediriz herhalde. Aç karna anlamaya çalışmayın, ben anlayamadım.

Kitabı ya da daha fazla bilgi almak için resme tıklayabilirsiniz.

Konferanslar

Haziran’da üç tane büyük etkinlik var:

  • Reset – Dialogues on Civilizations (30 Mayıs – 6 Haziran)

http://www.resetdoc.org/EN/seminars-program-09.php

Ben muhtemelen 4 Haziran’da Marc Nichanian’a gideceğim.

  • Kojin Karatani (3 Haziran) Bayağı gidilinesi, Kant ve Marx’ın çapraz okumasını yaptığı Transcritique şahaneydi, Fredric Jameson tavsiyeli.

  • Bir de detayları henüz belli olmayan MonoKL‘un düzenlediği Lacan kongresi var, detayları belli olunca onu da güncellerim (Mladen Dolar Zizek’le Opera’s Second Death‘i yazmıştı, Sloven Lacan ekolünden)

Yamyam Şövalyeler

Uykum gelmeyince Edward Said’in Culture and Imperialism kitabına başlamam hata oldu. Hele de tarihyazımının seçiciliğinden bahsedilirken şu parantez içerisindeki kısacık pasajı görünce:

“One also recalls that only in the nineteenth century did European historians of the Crusades begin not to allude to the practice of cannibalism among the Frankish knights, even though eating human flesh is mentioned unashamedly in contemporary Crusader chronicles”

Eh bundan sonra, Død snø adında Norveçli gençler kayak tatiline gittiklerinde Nazi Zombilerle mücadeleye girmelerini anlatan leş korku filmi pek de tuhaf gelmiyor.

Robinson Crusoe 389’da bu da böyle bir anımdır

Pazar sabahları İstiklal Caddesi gecenin uzantısı gibi boş ve üstünde tek tük karşınıza çıkan kişiler de polislerin çok iyi davranmadıklarından. Neyse geçtiğimiz pazar, gazete ve aylık dergi faslından sonra [ki bu dergi faslı da Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümüne verilen tepkilerin tuhaflığı, yerel seçim ve sonrası ve şiddet, “çoluk çocuk” dinlemeden, üzerine şeyler okumak anlamına geliyordu; bir ayda ne kadar çok şey olmuş] Robinson Crusoe 389 adlı kitapçıya uğradım.

O erken vakitlerde dükkanda sadece yabancılar oluyor, ben de kitap karıştırırken aksanından Amerikalı olduğu anlaşılan biri kasaya Monstrosity of Christ [1][2] kitabının olup olmadığını sordu (kitap Zizek ve Milbank’ın uzun süredir süren teolojik polemiklerinin son meyvesi). Ben de o esnada gene Zizek’in Tarrying with the Negative kitabına bakıyor olduğumdan, çalışan bakması lazım olduğunu söyleyince “yok” deyiverdim.  Bunun üzerine Amerikalı beyimiz hemen yanıma gelip “kitabı nereden biliyorsun?” diye sordu, ben de eh meh diyip elimdeki kitabı gösterip “i like Zizek” tadında abuk bir şey dedim sanırım.Ben kitabın yeni çıktığını buraya gelene kadar biraz zaman geçeceğini falan söyledim. Bunun üzerine kendisi “ha o kitabı ben editledim, adım Creston Davis” dedi, adımı sordu el sıkıştık hemen ardından “nerede okuyorsun, hocaların komünist mi dedi?” diye soruverdi. Ben gene zar zor “ya Marxist eğilimli olabilirler, yani post-Marxist olabilirler” diyebildim. Bunu duyduktan sonra bir an durdu, sonra sırıtıp gitmesi lazım olduğunu söyledi sonra tam yanımdan geçerken de “Keep up the revolution!” diyip gitti.

Bense biraz daha durdum, kitabın galiba zaten  sipariş edilmiş olabileceğinden, Zizek’in en az hangi kitaplarının sattığından, biraz da Bolano’nun 2666‘sı üzerine lak lak ettim, Ricoeur’ün The Just ve Deleuze & Guattari’nin What is Philosophy‘sini aldım. Meydana doğru yürürken de aklıma Zizek’in geçen yaz verdiği şu soru-cevap röportajın Esin’le şaka mottomuz haline gelen son kuplesini hatırladım:

Tell us a secret.

Communism will win.

Examined Life: Philosophy in the Streets (Güncellendi)

Bir kaç yıl öncesinin Zizek! filmini yöneten Astra Taylor’ın yeni filmi Examined Life: Philosophy in the Streets. . İsmi itibariyle çok fazla açıklamaya gerek duymayan filmde Cornel West, Avital Ronell, Peter Singer, Kwame Anthony Appiah, Martha Nussbaum, Michael Hardt, Slavoj Žižek ve Judith Butler gözüküyor imiş.

Kısacık fragmanı ise aşağıdaki adresten izlenebilir.

http://www.zeitgeistfilms.com/examinedlife/

Not: Film İstanbul Film Festivalinde gösteriliyormuş, kaçırmışım.

Ayrıca: N+1 dergisinde filmin yönetmeniyle ilgili bir röportaj da varmış, bıyrın.

Başka röportajlar: [1] [2].

Son olarak, film elime geçti, KG sağolsun, bilet kalmadığını hesaba katarak yorumlarda filmi paylaşıyorum.

Ek:  Ocak’a farkettim ki muhtemelen 2006da yapılmış en güzel film olan Old Joy‘un uzun zamandır beklediğim soundtrack’i çıkmış, daha doğrusu filmin müziklerini yapan Yo La Tengo, yaptığı diğer film müzikleriyle birleştirerek kendi plak şirketinden bir albüm çıkarmış, They Shoot, We Score adıyla. Grubun sitesinden 10 dolar (ten baks) vererek sayısal ya da CD formatlarında alabilirsiniz . Albümün ilk parçası ise şurada.

© 2024 Belki

Theme by Anders NorenUp ↑